Kendisinin önce Pulitzer ve bir yıl sonrada Nobel ödülü kazanmasını sağlayan bu eserde , çocukluk yıllarında Michigan Gölü ve hayatının uzunca bir bölümünü geçirdiği Küba’daki yaşantısından kesitler sunan deniz tutkusu ile 1. ve 2. Dünya Savaşı, İspanya iç savaşı, Çin-Japon Savaşları sırasındaki yaşanmışlıklarda gözlemlediği insan doğasının sınırlarını zorlamasını harmanlayarak kendisinin de ifade ettiği gibi başyapıtını yaratmıştır.
“Yaşlı Adam ve Deniz” romanı iki ayrı filmle sinemaya da uyarlanmış ve izleyiciler tarafından büyük ilgi görmüştür.
Türk Edebiyatının usta kalemi Zülfü Livaneli bu eserin kendi hayatı ve kariyerini büyük ölçüde etkilediğini ve ondan esinlenerek yazar olmaya karar verdiğini ifade etmiştir.Son olarak kendisinin kaleme aldığı “Balıkçı ve Oğlu” eserinde de roman kahramanını yaşlı adam ile kıyaslamakta ve esere göndermelerde bulunmaktadır.
Eser Kübalı yaşlı balıkçı Santiago ve küçük yardımcısının dostluğu , deniz ve balıkçılık etrafında kurgulanmış olup insan doğasına ait umut, sabır, inanç, heyecan, neşe gibi duygular insan ruhunun en derinlerine dokunarak vurucu ama yalın bir dille ele alınmıştır.
Gençliğinde güçlü ve başarılı bir balıkçı olan Santiago yaşlılık yıllarında kısmeti azalmış ve son olarak 84 gün boyunca denizden eli boş dönmüştür.Bu kadar uzun süre eli boş dönünce de ailesi Santiago’nun yardımcısı olan çocuğu uğursuzluk gerekçesiyle yanından alıp başka bir balıkçının yanına vermiştir. Ama çocuk ustasına inancı ve saygısını sürdürmekte ve karada ona elinden geldiğince yardımcı olmaktadır.
84.günün ertesinde yalnız bir şekilde denize açılan yaşlı Santiago diğer balıkçıların cesaret edemeyeceği bir şekilde küçük teknesi ile uzaklara açılır ve Gulf Stream (Meksika Körfezi’nden başlayıp Batı Avrupa’ya kadar varan okyanus akıntısı) akıntısının etkisinde kısmetini aramaya koyulur.Bir kaç küçük balıktan sonra derin su oltasına büyük bir balık takılır.Böylesine büyük bir balığın yorulmadan , mücadele etmeden tekneye alınması mümkün değildir. Ancak balık umduğundan güçlü ve büyük bir kılıçbalığıdır. Dev kılıçbalığı ile mücadelesi sırasında tekne iyice uzaklara sürüklenir. Bu mücadele boyunca dev kılıçbalığına balığa saygı duyar ve adeta onunla konuşur. Bedeninin tüm uzuvlarını hatta gövdesini insan doğasının sınırları boyunca zorlayarak hem hayatta kalmaya hem de talihini yenerek dev kılıç balığını yakalamaya çalışır. Üçüncü günün sonunda balığı görme ve iyice yorduktan sonra zıpkınla son darbeyi vurma şansına kavuşur.
Artık balığı yakalamıştır ama balık teknesinden çok daha büyük yaklaşık 600-700 kiloluk dev bir kılıç balığıdır. Elindeki tüm imkanları kullanır ve yılların tecrübesiyle balığı bir şekilde teknenin bordasına (yanına) bağlar.
Bundan sonra bir o kadar daha zorlu bir yolculuk başlayacaktır. Geriye dönüş !!!
Karadan çok uzaktadır ve kara gözükmemektedir. Geceleri yıldızları, gündüzleri güneşi kullanarak yönünü bulmaya çalışır. Artık gündüz bir kara parçası ve gece ise Havana ışıklarını görmeyi umutla beklemektedir. Üstelik bu dönüş seyri boyunca korktuğu köpekbalığı saldırıları da kendisini beklemektedir. İlk köpekbalığı saldırısından sonra zıpkınını kaybeden Santiago sonrakilerde elindeki tüm imkanları kullanarak hayatta kalmaya ve kılıçbalığını korumaya çalışır. Ancak her bir saldırı kendisinin mücadele gücünü azaltmakta ve kılıçbalığından da parçalar götürmektedir.
Yaşam mücadelesi bu şekilde devam eder …
Eserde denizcilik etimoloji açısından terimler yerinde ve doğru bir şekilde kullanılmıştır.
Hemingway denizde rüzgar,akıntı gibi doğa etmenleriyle savaşmak yerine onlardan faydalanacak şekilde kullanmayı , güneş ve yıldızlardan yararlanmayı adeta usta bir denizci gibi kaleme almıştır. Bu da kendisin deniz tutkusunu ve iyi bir denizci olduğunu ortaya koymaktadır.
Hemingway, yaşlı Santiago karakterinde tutku, mücadele , sabır, rakibe saygı, empati ;çocuk karakterinde dostluk , güven, inanç ve vefa gibi duyguları ağdalı betimlemelere kaçmadan çok yalın ve sarsıcı bir şekilde kaleme almıştır.
Tıpkı aşağıdaki satırlarda Zülfü Livaneli’nin ifade etti gibi ;
“Hemingway, Amerikan gündelik dilini kullanarak gizli bir şiir yaratan romancıdır. Psikolojiyi anlatmaz, gösterir. Buzdağının ucunu görür ama altındaki muazzam kütleyi duyumsarsınız. Boş laflardan arındırılmış bir roman anlayışıdır bu. Sanki herkes öyle yazabilirmiş gibi gelir ama çok zordur. Eskiler buna sehl-i mümteni derlerdi. Önemli ve zor bir tekniktir.”
İyi okumalar.